Bu olayda polis yapılan eylemin kime ya da kimlere daha çok yaradığı fikrinden yola çıkmakta ve sonuca gitmekte. Bu da gösteriyorki ülkemiz üzerinde kötü emeller besleyen emperyalist güçler ve onların taşeronlarını işaret ediyor.
İKİLEM…
Burada bir (S) verelim ve patlama sonrasında dünya ülkelerinden gelen taziye mesajları arasında ABD! de vardı ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu , Dışişleri ve Cumhurbaknalığından da bir adım öne çıkarak ( ABD’nin taziye mesajını kabul etmiyoruz!) diyerek farklı bir yol izlemesi oldukça dikkat çekti. Oysa İçişleri Bakanının görevi ülkemiz içerisindeki güvenliği sağlamak olmalıydı. Bir yandan Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında kesilen Tarım Koridoru meselesinde üstlendiği görev diğer yandan dünya barışına katkı sağladığı bu ortamda böylesi bir açıklama oldukça şaşırttı. ABD’yi hedefe oturtarak özür ve taziyelerini kabul etmedi. Madem ki ABD bu alçaklığın sorumlusu sormazlar mı adama: GEREĞİNİ NEDEN YAPMIYORSUN? Biliyoruz ki ABD’nin ülkemizde bulunan Kürecik Radar üssü ve İncirlik üstleri var ve İncirlik’te nükleer bombalar mevcut. Böyle çıkıp feryadı figan edeceğine kapat gitsin bu üssü…
GEÇMİŞTE BUNU BAŞARDIK
Ki zamanın Başbakanı merhum Süleyman Demirel 1975 yıllarında ülkemize uygulanan ambargo kararının hemen ertesinde bu üsleri kapatma cesaretini göstermişti. Böylesi bir adımı atmaksızın bu tür bir taziye reddi ülkemizin güvenliğinden sorumlu bakanına yakışıyor mu?
HÜKÜMETTE İKİ BAŞLILIK MI?
İçişleri Bakanı Soylu böylesi bir çıkış yaparken Cumhurbaşkanı Erdoğan G-20 zirevesinde görüştüğü ABD Başkanı Biden ile görüştü ve kendisine yapılan taziye mesajını kabul etti ve teşekkür etti. Peki durum böyle ise biz ülke vatandaşı olarak kimin tavrını esas almalıyız? Hangisi Türkiye’nin gerçek politikası? Böyle bir bakış açısı ile bırakalım devlet yönetmeyi şirket bile yönetilemez…
AMERİKA’LILAR ÇOK MU SAF?
Bu konuşmaların yansıması olarak konuşulanlara ve iddialara bakacak olursak sözde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mal varlığı konusuna binaen kendisinin konuşamadığı bunun yerine söyleyeceklerini İçişleri Bakanı tarafından dillendirildi şeklindeki ifadeler hiç hoş değil. Zira CİA gibi bir haberalma örgütüne sahip, dünya jandarmalığına soyunan ABD yetkilileri bunu göremeyecek kadar saflar mı? Yok böyle dğilse devletteki ikilem bakışı nereye koyacağız?
NEREDE KALDI BİZİM CAYDIRICI GÜCÜMÜZ?
ABD ile sorunlarımız elbette var ancak, ama o sorunlara böyle bir çözüm bulunamayacağının ayırdına ne zaman varacaklar? İşte böylesi tutarsız açıklamalar ülkemizin rol aldığı Ortadoğu ve dünya politikasında yer edindiğimiz bu süreçte caydırıcılığımız sekteye uğratmaktadır.
SORULAR CEVAP BEKLİYOR
Bir diğer konu İçişleri Bakanı tarafından kamuoyuına açıklandığı gibi ( Bombacı Yunanistan’a kaçırılacaktı!) derken hemen peşi sıra öldülecek olduğunu açıkladı. Arkasında delil bırakmak istemeyen emperyalist güçler neden böyle acemice davranırlar ki? Öldürülecek birini PKK örgütü yurt dışına neden kaçırma riskini üstüne alsın? Sıkarlar kafasına işi bitiririler… Bunun gibi daha bir çok sorular cevap bekliyor.
HANGİSİNE İNANALIM?
Benzer çelişkiler iktidarın ortağı konumunda bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli içinde geçerli. Zira rahmetli Başbuğun zamanında en küçük bir gel-git yaşanmayan partide bugün yaşananlara baktığımızda insan zihninin sigortası atıyor. Bahçeli’nin parti gurup toplantısında söyledikleri ortada. AKP kurmaylarının HDP ile Anayasa değiştirmek adına yardım teklifinde bulunması adına yeni bir 6’lı masa! görüntüsü vermek akıl alır gibi değil. Üç gün arayla dün kara dediğine bugün ak demesi çelişki değil de nedir? Amiyane tabirle buyurun cenaze namazına… Burada sorulacak soru: Biz hangi Devlet Bahçeli’ye inanamalıyız? MHP gibi bir parti liderinin kendi kendisi ile çelişmesinin bir açıklaması var mı?
PAŞAMIZIN DEMİRTAŞ KADAR DEĞERİ YOK!
Gelelim bir başka konuya… TSK’nın bir subayı olan Çetin Doğan 82 yaşında. Dönemi içerisinde irtica ile yasal mücadele ettiğinden bahisle yapılan yargılama sonucunda hapisle cezalandırılmıştı. Cezaevinde bir iç kanama geçirmesinin ardından apar topar hastaneye uçakla sevk edilmiş tedavisine başlanmıştı. Peki ya sonrası? Çetin Doğan paşadan bindiği uçağın personel masrafları dahil talep edildi. Peki bunu yapan devlet başkaları için ne yaptı sorusunu masaya yatıralım. HDP’nin eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın babasının kalp krizi geçirdiği gerekçesi ile hasta ziyaretine gitsin diye ücretsiz özel uçak ve helikopter tahsis edildi. Ne yazık ki benzer şeylerde farklı davranan devlet bu ülke için canını ortaya koyan Doğan paşa için yapılmadı. Yani Atatürk’ün subayı, bir Selahattin Demirtaş kadar kıymeti harbiyesi olmadı.
HDP, PKK’NIN SİYASİ KANADIDIR
İnkar edilemez bir gerçek var ki o da HDP, PKK’nın nin siyasi kanadıdır. Politikasını belirleyen, milletvekili listesini yapan PKK Merkez Komitesi olan Kandil’dir. HDP’nin nihayi hedefinin büyük Kürdistan olduğu gerçeği inkar edilemez. Sözde Kürtlerin demokrasi çığırtkanlığı ise bu amaca ulaşma argümanından başka bir şey değildir. Şunuda unutmayalım. HDP’nin büyümesi ve kitleselleşmesi AKP sayesinde vücut bulmuştur. Yaşanan süreçler bunun en güzel kanıtıdır. Zira PKK’nın en güçlü olduğu 1990’lı yıllarda , PKK terörünün en azgın olduğu dönemlerde HDP’nin oyu % 2-3 bile değildi. Bugün bu açılan alandan yol alan HDP seçimlerde kilit parti konumunda.
SEBEP SONUÇ VE %30’A ULAŞAMAYAN CHP…
Kılıçdaroğlu döneminde siyasal konjektürün etkisi ve katkısı ile HDP, CHP’lilerin katkısı ile ortaklığa evrildi ve adeta HDP, CHP’lilerin ikinci adresi oldu. Geçmişi hatırlayacak olursan CHP, HDP %10’luk ülke seçim barajını açsın parlamentoya girdin dile yaptığı propagandalarda bir çok CHP’li seçmen HDP’ye oy verdi. Bugün kamuoyundaki algı CHP’nin HDP’ye sıcak olduğu şeklinde. İşte bu sebepledirki CHP Kılıçdaroğlu döneminde % 30’lara uşamadı. CHP bu sebeple çok sayıda seçimin mağlubu oldu. Ülke siyasetinde önemli bir konuma gelen HDP hakkında bir konuşma yapan iktidar ve muhalefetteki siyasetçiler HDP’yi dikkate alarak konuşmaktalar.
6’LI MASA MUAMMASI!
Gelelim muhalefet tarafından oluşturulan 6’lı masaya…En son toplantı sonrasında yapılan açıklamalar ışığında iki önemli karar aldılar.
Birincisi seçimden sonra yeni anayasa yapmak, ikincisi ise parlamenter sisteme geçmek…
VATANDAŞIN BEKLENTİSİ NE 6’LI MASANIN BEKLENTİSİ NE?
Adeta 6’lı masa seçim olmuş, seçimi kazanmışlarda! sonrasını şekillendirme telaşındalar. Ülke gündeminden uzaklaşan 6’lı masadakiler hayat pahalılılığına bel bağlamışlar enflasyon ve hayat pahalılığı kazara iktidarı yerinden ederse şimdiden koltuk hesaplarına düşmüş durumdalar. Yayınladıkları ortak bildiri buraya işaret ediyor. Oysa toplum 6’lı masadan, toplumu sefaletten kurtaracak, dış politikada yeni ve milli hedeflerinin neler olduğunu merak ediyor.
GANİMET PAYLAŞIMI!
Bir hafta önce patlayan bir bomba neticesinde ülke genelinde bütün iletişim bilinçli olarak kesintiye uğratıldı. Siaset analizcilerinin ve siyasilerin söylemlerine bakıldığında böylesi durumların seçim sürecinde de olabileceğine dikkat çektiklerini düşündüğümüzde seçim zamanında bu tür benzer iletişim kesintilerinin olması kuvvetle muhtemel. Bu nedenle 6’lı masanın birinci öncelikli görevi yaşanacakları şimdiden öngörmek ve tedbir almak olmalıdır. Geldiğimiz bu noktada 6’lı masaya baktığımızda adeta bir ganimet taksiminde yarış içerisindeler. Diğer yandan ülkemizde bulunan ve her akşam haberler konu olan vatandaşlık alan, göçmen, sığınmacı yada mülteci konumunda kaç kişinin oy kullanacağı bilinmezliğini koruyor. Muhalefetin görevi iktidara cesaret vermek olmamalı. Böylesi ihtimaller kamuoyuna ve dünyaya açıklanmalı ve yapılacak yanlışlıklara bu şekilde set olunmalı.
YERLİ VE MİLLİ ARAÇ TOGG!
Kamuoyunda iddialar o yöndeki bazıları TOGG’un gizli sahibinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu yönünde. Bu görüşlerini de şu nedenlere dayandırıyorlar. Bir özel sektör tarafından üretilen aracın hem fiyatına hem rengine nasıl müdahale edebiliyor, niçin karışır? Keza İBB sipariş verdiğinde TOGG yönetiminin (Cumhurbaşkanı dışında kimsenin sipariş yetkisi yok) söylemini nasıl dillendirebiliyor? TOGG yönetimine sağlanan imkanlar, verilen garantiler , teşvikler ve imzalanan taahhütler niçin kamuoyuna açıklanmıyor, her şey şeffaf bir şekilde ortaya konmuyor? Bütün bu gelişmeler sonrasında mecazi anlamda kamuoyunda ( yoksa perde gerisinde bunun patronu Erdoğan’mı? ) soruları gündeme geliyor.
UYUŞTURUCU BARONLARININ MERKEZİ Mİ OLDUK?
Bir başka konu ülke gündeminin ön sıralarında yer alan uyuşturucu konusu… Baktığımızda İnterpolün yıllardır kırmızı bültenle aradığı ve bulamadığı! Azılı firari İtalyan Lusiyano Komperesi’dir. Yakalandığı adres ise turizm bölgesi Antalya…
ZOR BİR SÜREÇ… BİR OLALIM, BİRLİK OLALIM BİRLİKTE TÜRKİYE OLALIM
Hülasa Türkiye sadece ayrılıkçı ve bölücü ve islamcı terör örgütleri ile uğraşmıyor, aynı zamanda uyuşturucu ticaretinin, kara para baronlarının da merkezi konumunda. Yakın zamanda İstanbul merkezli uyuşturucu baronlarının yer kapma mücadelesine tanık olduğumuz mafyavari çatışmalar, öldürmeler.