Tarih: 07.03.2025 21:49

8 MART KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

Facebook Twitter Linked-in

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ

Kadın, anadır; Kadın, barışın yönlendiricisidir; Kadın, başarının gerçekleştiricisidir.. Kadının insan yaşamındaki yeri ve önemi büyüktür; kadının emeği ve alın teri yadsınamaz değerdedir..

 

Dünyada ilk kez kadınların seçme ve seçilme hakkı (1934) kazanmasını sağlayan devlet adamı olan ulusal büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyordu ki; “Dünyada her şey kadının eseridir.” “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” “Milletin kaynağı, toplumsal hayatın temeli olan kadın ancak faziletli olursa görevini yerine getirebilir.” “Kadınlarımızın görev ve çalışmalarda paylarına düşen işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de “iyi anne” olmalarıdır.” “Kadınlar içtimai (sosyal, toplumsal) hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.”

 

“Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.” “Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır.” “Bizim toplumumuz için ilim ve fen lazım ise, bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın iktisap etmesi lazımdır.” Çünkü “Büyük başarılar, kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur.”...

 

Bu güzel sözler de belirtiyordur ki; Barışın ve başarının temelidir kadın. Durum böyleyken ekmek için aş için fabrikada, sanayide çalışan kadınların emeği çalındı.. Kadın emekçilerinin hoşgörüsünün sömürülmesi, emeğinin çalınması bazı kesimlere refah artışı sağladı.. Oluşan bu ezilmeler kadın emekçisini üzerken, kimileri ise bu durumdan bol kazanca ulaştı..

 

Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın son dönemlerindeki kimi yetkililerin de gaflet ve ihanetlerini (Balkan Savaşı hezimetine uğranıldığı günlerde Devletin yolsuzluklarını haziran 1912’de yazdığı ve “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,/ Doyuncaya, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!” nakaratlarıyla biten 12 kıtalık) “HAN-I YAĞMA” şiiriyle de dile getiren Öğretmen Şair Tevfik Fikret’in, “Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer!” sözü nasıl yabana atılabilirdi? (beşer: İnsanoğlu, insan; insanlık!)

 

Ki, “Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum etmesi demektir, hüsranına ağlasın.” diyen Tevfik Fikret, balıkçı bir ailenin yoksulluğunu dile getiren bir manzum hikaye niteliğindeki “Balıkçılar” şiirinde de “…./ Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme, / Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zirâ, / Deniz kadın gibidir: Hiç güven olmaz ha!” derken toplumdaki kadına bakışın bağnazlığını dillendirme serzenişinde bulunmuştu..

 

Gerçi, 2. Dünya Savaşı yıllarındaki dünyayı da etkileyen yokluğun ve yoksulluğun insanımıza etkilerini takma adla neşredilen yazıları nedeniyle takibe alınan, Atatürk’ün “Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet, memlekete ihanettir.” sözünü anımsamayıp eratın erzakındaki tahinin birazını birliğinden azık isteyen yoksul halka acıyıp dağıttığından Üsteğmen rütbesindeyken oluşan soruşturma sonucu ordudan atılan ünlü mizahçı şair, yazar Aziz Nesin (Mehmet Nusret) de, “Seni, annen kadar sevecek ve baban kadar merak

edecek hiç kimse yoktur; o yüzden kimse bana aşk’tan bahsetmesin.”, “Ne komünizm, ne kapitalizm, ne ateizm, ne sosyalizm; ‘kısmetsizim!’”.. gibi serzenişlerde bulunurken bağnazlığın, bencilliğin, yokluğun, sefaletin giderilmesini, kadının toplum içinde saygınlığına gereği değerin verilmesini önemserdi..

 

Medeniyetin beşiği denilen sömürgeci o emperyalist haçlı Batı’da, çalışan kadınların emeğinin çalınması; alın terlerinin karşılığını alamamaları ve oluşan baskı ve eziyetlerin katlanılmaz hale gelişi üzerine, zaman içinde, ‘Kadın emekçisinin dayanışmasına yönelik yardımlaşmalar hasıl oldu..

 

Kadın emekçisinin kendi emeklerini sömürenlere karşı hak arayışları, çalışma koşullarının iyileşmesinin sağlanmasına ve alın terlerine sahip çıkışlarına yönelik uzun uğraşları esnasında birçok iş yerinde, miting alanında ve tutuk evindeki eylemlerinde yaralanmalar ve ölümler oldu..

 

8 Mart 1857 yılında ABD’nin New York kentinde binlerce dokuma işçisinin, mağdur oldukları çalışma koşullarının iyileştirilmesi için, alın terlerine, kadının emeğine saygı gösterilmesi için, işçinin hak ve taleplerinin - saygı gösterilerek- yerine getirilmesinin temini için bir tekstil fabrikasında grev başladı. Grevin bastırılması gayesiyle işçilerin fabrikaya kilitlenmesinin ardından bu fabrikada yangın çıkınca fabrika önünde kurulan barikatları aşamayan çok sayıda kadın işçi can verdi..

 

40 Bin dokuma işçisinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi istemiyle New York kentindeki bir tekstil fabrikasında başlatılan bu Grev esnasında çıkan yangında yanarak ölen – öldürülen çok sayıdaki kadın işçilerin anısına 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararı ile (16 Aralık 1977) emeğin dayanışma gücünü ve kadının önemini sembolize eden “Dünya Kadınlar Günü” oluştu.. Bu nedenledir ki, 8 Mart 1857’deki o grev esnasında fabrikaya kapatıldıklarından fabrika önünde oluşturulan barikatları aşamadıkları için yanarak ölen- öldürülen 129 kadın işçiler anısına ve de bütün emekçi kadınlar adına “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlana gelmektedir..

 

“Emeğin ve emekçinin kadını, erkeği olmaz! ‘Kadınlar günü-erkekler günü!’ diye bir emek ayrımı yapılamaz.!” düşüncesine sahiptiysem de “Yuvayı yapan dişi kuştur.” veciz sözüyle ulviyeti anlatılmak istenilen “Kadının yüceliği yadsınamaz.!” gerçeği karşısında “Emekçi Kadınlar Günü” ile ilgili bu yazıyı yazma zorunluluğunu duyduydum..

 

Kimse kimseden üstün değildir! Sınırsız özgürlük de düşünülemez.! O halde, sorumluluk anlayışı her iki cinse de aittir; her iki kesim de birbirine etik kurallar içinde saygı göstermesi gerekir..

 

Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın ilimden ayrılıp hristiyanların telkinleriyle gelişen hurafelerden medet umma gaflet ve dalaletleriyle meydana gelen gerileyişi döneminin ardından başlayan işgal yıllarının o yokluk ve yoksulluk günlerindeki Anadolu kadına dair “Kadınlarımız” şiirinde ne diyordu Nazım; “… Ve soframızda yeri / öküzümüzden sonra gelen…” Ki, bu söz, o günlerin sosyoekonomik hakikatlerinin, hurafelerin etkisiyle yetişen ‘Erkek egemen toplumu anlayışı(!)’nın bir yansımasıydı bu..

 

(Ne hazindir ki, hayvan miktarının belirlenmesi için bile sayımlar-kayıtlar yapılırken kadın-kız sayımının yapılmaması demek, kadına değer verilmeyişinin, kadına karşı saygısızlığın bir göstergesi değil miydi?! Ana, saygın, ana ve kız çocuğu insan değil miydi?! Ki, Peygamber efendimiz Hz. Muhammet’in “Cennet anaların ayakları altındadır.” dedi! diye vaazların verilmesi niyeydi?!)

 

Toplumsal değer yargımıza göre Ailenin temelidir kadın.. Bu temelin sağlamlığı Aile’nin sağlamlığıdır; temelde sarsıntı olursa Aile sarsılır; sarsıntı giderilmezse yıkımlar, beklenmedik durumlar oluşur..

 

Edindirilen geleneğimize göre, “Toplumda ve Ailede yüceliği kadar sorumluluğu da fazladır kadının!” Yalnız, şu iyi bilinmelidir ki,“Kadına yönelik şiddet, huzura ve uygarlığa köstektir!” Peygamberimizin, “Cennet annelerin ayakları altındadır.” sözüyle, kadının aile ve annelik vasfının yüceliği anlatılmıyor muydu?

 

Ülkemizde, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı.. Bir ara (birkaç dönem) duraksadıysa da, “1984 yılından itibaren, ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ kutlaması, her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından kutlanmaya devam ediliyor..”

 

Tüm kadınların, tüm kadın emekçilerinin “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”nü kutlarım; tüm kadınlara, tüm Analara aydınlık güzel yarınlar, huzur ve esenlikler dilerim..

 

Ve ısrarla diyorum ki; Kadına yönelik ilk yasal haklar tanıyan büyük Atatürk’ün Vatan Sevdası, insan sevgisi ve bizlere yol gösterici, o emperyalist haçlı dünyasınca yeniden karartılmak istenilen ufkumuzu aydınlatıcı o Gençliğe Hitabe’si, Atatürk İlkeleri ve Türk Devrimleri çok iyi anlaşılıp doğru anlatılmalı; dürüstçe, dosdoğru uygulanmalıdır..

 

“Dünya Kadınlar Günü” diye de adlandırılan “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlama etkinliklerinde de, şehit ve gazilerimizin kutsal emaneti bu güzel Anadolu’muzun o işgalci düşmandan kurtuluşu için büyük emekleri geçen Anadolu’muzun nice Kahraman Kadınları da unutulmamalıdır;

 

Tarsuslu Adile Çavuşlar, Aydınlı Emir Ayşeler, Hanife Analar, Halde Edipler, Gördesli Makbule’ler, Kastamonulu Halime Çavuşlar, Erzurumlu Kara Fatmalar, Erzurumlu Nene Hatunlar, İstanbullu Nezahat Onbaşılar, Adanalı Rahmiye Hanımlar, İnebolulu Şerife Bacılar, Zübeyde Hanımlar ve isimlerini sıralayamadığım, isimleri unutulmuş nice Anadolu Kadınının, o haçlı emperyalizmin bu kutsal vatana yönelik işgal vahşetine karşı verilen Ulusal Kurtuluş Mücadelesi yıllarında o yokluğa, o yoksulluğa ve onca mezalime rağmen Ulusal Önderimiz, Millî Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Kuvvayı Millîye’sine yardımları, o kutsal Millî Mücadele’ye katkıları dillere destan olduydu.. Bilinenlerin, önde gidenlerin, öyküsünü anlatanların, öyküsü anlatılanların kahramanlıkları yazıldı, anlatıldı..

 

Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın yönetimdeki bazılarının gaflet ve ihanetleri yüzünden maddi ve mali durumu zora sokan çok sayıdaki cephelerde maruz kalınan ve uzun süren savaşların tahribatları ve acıları nasıl unutulur? Gaflet ve ihanet içinde bulunanlar yüzünden de oluşup gelişen bu savaşlar yüzünden oluşan o yokluklar ve bin bir güçlükler içinde o düşman işgalinden, o haçlı vahşi emperyalist düşmanın ve o düşmanın

işbirlikçilerinin mezaliminden kurtuluşumuzun ve bu güzel Cumhuriyet’imizin kuruluşunun öncüsü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, kurtuluşumuzun emekçisi Anadolu kadınına saygıyı ve ondaki yüceliği ifade eden; “Ey kahraman Türk kadını; sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın!” sözünün de ulviyeti iyi anlaşılmalıdır..

 

Esaretin, sefaletin, karanlığın simgesidir(!) anlayışıyla “Atatürk, hiçbir çarşafa rozet takmadı ama kadını ve insanları asla dışlamadı ve onlara değer verdi.” Dünyada ilk kez kadına seçme seçilme hakkını tanıyan (5 Aralık 1934) büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir.”, “Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.”

 

“Bizim Dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şey, erkek ve kadının beraber olarak ilim ve bilgiyi kazanmasıdır.” (Ki, “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”

 

“Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır.”, “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” Ki, “Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz.” Çünkü “Dünyada hiçbir milletin kadını, milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez.”

 

“Dünyada her şey kadının eseridir.” “Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Savaştan sonra ilk işimiz Türk kadınına erkeğinin yanında eşit haklar tanımak! Bu nedenle “Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.” diyordu ulusal önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

 

Ulusal Kurtuluş Mücadelemizin başlatıcısı, işgalden kurtuluşumuzun sağlayıcısı ve Cumhuriyet’imizin kuruluşunun gerçekleştiricisi büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün “Büyük başarılar, kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur.” sözü de kadının önemini ve ulviyetini dile getirmektedir..

 

Ulusal Bağımsızlığımızın kazanılmasına büyük katkılar sağlayan ve ebediyete intikal etmiş bulunan bu yüce Türk Analarını; bu kutsal Vatan için yağmura çamura, kara kışa, fırtınaya tipiye rağmen vatan için seve seve onca zorluklara göğüs geren yurdumuzun eli kınalı, ayakları nasırlı, elleri ayakları öpülesi bu yüce Anadolu Kadınlarını saygıyla, minnetle ve şükranla anmak her Türk yurttaşının ulusal ve onursal görevidir..

 

Ebediyete intikal etmiş olan ve de İstiklâl Savaşı’nda Atatürk’ün önderliğinde coşup şahlanan Şanlı Şehitlerimizin ve Kahraman Gazilerimizin Millî Mücadele çabalarına destek vererek Büyük Zafer’e ulaştırmayı millî görev bilen Anadolulu bu nice cefakâr kadın kahramanlarımızın mekanları Cennet, ruhları şad olsun..

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün özlenen tılsımının; o haçlı emperyalizmin ve işbirlikçilerinin sinsi şer entrikalarını sona erdirmesini, barışı isteyen tüm insanlık temenni etmektedir!

 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü; bu güzel Yurdumuza ve Aziz Ulusumuza, mazlum uluslara ve dünya insanlığına barış, huzur ve esenlikler getirmesini temenni ediyorum..

 

Kemal KOÇÖZ (E.Eğitimci)

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği

Karasu Şubesi Kurucu eski Başkanı




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —